Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü.
Bundan tam 77 yıl önce Nazilerin Polonya’yı işgal etmeleri ile başlayan İkinci Büyük Emperyalist Savaş, milyonlarca insanın ölümüne, yaralanmasına, etkisi yıllar boyu sürecek sağlık sorunlarına neden oldu; ardında moloz yığınları haline gelmiş kentler bıraktı. Faşizme karşı büyük bedeller ödenerek, nihayetinde insanlığın galip geldiği emperyalist paylaşım savaşının başladığı gün olan 1 Eylül, Dünya Barış Günü olarak kabul edildi.
Ne yazık ki bir Dünya Barış Günü’nü daha acılar içinde karşılıyoruz. Ülkemiz Cumhuriyet tarihinin en kanlı dönemlerinden geçiyor. Her gün bir kentimize düşen bombalar yüreklerimizi dağlıyor, her gün evlerimize ateş düşüyor. İnsanlığa düşman saldırılar mitinglerimizi, Anadolu halklarının en şen günlerinden biri olan düğünleri, ülkenin muhalefet liderini hedef alıyor.
Bitmiyor, iktidarın kendi eliyle her türlü desteği vererek besleyip büyüttüğü gerici bir yapılanmanın darbe girişimi ile katledilen onlarca yurttaşımızın acısı, demokrasinin olmazsa olmazı parlamentonun bombalanmasına dair öfkemiz hala taze.
Bitmiyor, darbe girişiminin faillerine yönelik olarak başlatılan operasyonlar, hayatını emek ve demokrasi mücadelesine adamış onlarca ilerici hekimin, gazetecinin, sanatçının alıkonulduğu bir “cadı avı”na dönüştürülüyor; işkence ve kötü muamele uygulamaları iktidar eliyle basına servis ediliyor.
Bitmiyor, çocuklarımız gerici örgütlerin yurtlarında, göçmen kamplarında, çadırlarda şiddete ve tecavüze uğruyor, tüm adalet arayışlarının kapıları kapalı tutuluyor.
Bitmiyor, her gün ülkemizin çeşitli yerlerinde iş cinayetleri nedeniyle emekçiler katlediliyor, tüm hesap sorma kanalları tıkatılıyor.
Bitmiyor, demokratik yollarla çözümünün mümkün olduğu tarihsel süreçte farklı toplumlardaki örnekleriyle de bilinen Kürt sorunu kanla, talanla, işkence ve kötü muameleyle derinleştiriliyor. Onlarca kentimiz yıkıntı haline getiriliyor, yüzlerce sivil yurttaşımız katlediliyor, binlerce yoksul insan göçe zorlanıyor.
Bitmiyor, iktidarın ve emperyalist güçlerin akıl almaz Suriye politikası nedeniyle cihatçı çetelerin taşeronluğunda kana bulandırdığı Suriye’den ülkemize göç eden 4 milyona yakın göçmen insanlık dışı koşullarda yaşamaya mahkum ediliyor, insan yaşamı vize pazarlıklarında hiçe sayılıyor.
Bitmiyor, demokrasiyi lağveden OHAL ve KHK’lar ile emekçiler her geçen gün yoksullaştırılıyor, doğal kaynaklarımız ve kentlerimiz ranta feda ediliyor.
Bitmiyor... Bitmeyecek de; bizler, emekçiler, barıştan yana saf tutanlar, gericiliğe baş kaldıranlar, bu kan siyasetine “hayır!” diyenler bir araya gelip sözlerini haykırmadıkça bitmeyecek.
Gerek ülkemiz içinde, gerekse sınırlarımızın dışında toplumsal ve evrensel barışı ayakları altına alan bu kan siyasetine karşı sesimizi yükseltmek, bir canımızı, evladımızı, kardeşimizi daha bu kan siyasetine kurban etmemek, bir Dünya Barış Günü’nü daha acılar içinde karşılamamak için tüm halkımızı sesimize güç vermeye, Emek ve Demokrasi Güç Birliği’ne katılmaya davet ediyoruz.
Biliyoruz, her türlü emeği sarf etmeye de varız:
BU TOPRAKLARDA EŞİTLİK VE BARIŞ İÇİNDE YAŞAMAMIZ ÇOK MÜMKÜN!
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi
Hatay Tabip Odası