Bugün 17 Nisan. 2012 yılında çalıştığı hastanede hasta yakını tarafından öldürülen Dr.Ersin Arslan’ın ölüm yıldönümü. “Sağlıkta şiddete karşı mücadele günü” olarak ilan edilen 17 Nisan, bu yakıcı soruna dikkat çekmek üzere bütün sağlık çalışanlarının her yıl saygı duruşları ve etkinlikler gerçekleştirdikleri gün.
Ülkemiz sağlık ortamında şiddet yıllardır toplumsal bir sorun halini almış durumda. Sözel hakaret ve tacizin yanısıra silahla yaralamadan hekim ve sağlık çalışanı ölümlerine varan üzücü tablolar, ne yazık ki ülkemiz gündeminden hiç düşmedi.
Türk Tabipleri Birliği ve Tabip Odaları 2007 yılından bu yana sağlıkta şiddetin önlenmesi, sağlık kuruluşlarının çalışma koşullarının güvenli ve sağlıklı hale getirilmesi için yoğun çaba gösterdi. Beraberinde sağlıkta şiddet, sağlık sendikaları, uzmanlık dernekleri, sağlık meslek odaları ve sağlık derneklerinin de dikkat çektikleri konuların başında yer aldı.
Türk Tabipleri Birliği dahil bu konuya duyarlılık gösteren bütün kurumların öncelikli gündemi sağlıkta şiddetin durdurulması iken ülkemiz ve dünya, beklemediği ve hiç hazır olmadığı bir pandemiye yakalandı. COVID-19 olarak adlandırılan ve yaygın ölümlere yol açan salgın toplumun bütün kesimini etkilemeye ve çok ciddi sağlık sorunları çıkarmaya devam ediyor. Ancak yine tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gerek iş yükü gerekse de virüse muhatap olma bakımından hekimlerin ve sağlık çalışanlarının en büyük risk grubunu oluşturduğunu herkes görüyor. Bu risk, salgının ilk ayında binlerce sağlık çalışanının Covıd-19 nedeniyle tedavi görmek zorunda kalmasına ve onlarcasının hayatını kaybetmesine yol açmış durumda.
Hergün olduğu gibi bugün de, ülkemizdeki kamu-özel bütün hastanelerinde, Aile Sağlığı Merkezlerinde, İlçe Sağlık Müdürlüklerinde, ambulans ve evde bakım hizmetlerinde, işyeri hekimliği birimlerinde, muayenehanelerinde, ilaç temini yanında maske dağıtmak zorunda bırakılan eczanelerinde yüzbinlerce sağlık çalışanı başta Covıd-19 olmak üzere bütün hastalıklara gece gündüz sağlık hizmeti vermeye devam ediyoruz.
Ve bu atmosfere rağmen sağlıkta şiddetin fiilen kendisi ve yaygın olarak gölgesi sağlık kurumlarında varlığını sürdürüyor. Kötü yönetilen “maske dağıtımı” süreci eczanelerde şiddete de varan tartışmalara yol açarken, yapısal nedenlerle beklentisi karşılanmayan hasta yakınları hastanelerde karşılarına çıkan hekim ve sağlık çalışanına hakaret ve şiddet göstermeye devam ediyor.
Bilinmelidir ki biz hekimler ve sağlık çalışanları Covıd-19 dahil her türlü sağlık sorununda üzerimize düşen bütün görevleri yapmaya hazırız. Ancak ne salgın dönemlerinde ne de olağan dönemlerde bize yönelen ve yönelecek olan şiddetin mazur görülmesine, olağanlaştırılmasına tahammülümüz kalmadı.
Bu nedenle sağlıkta şiddetin son bulmasına dair tutumumuz net ve kararlı; öneri ve taleplerimiz bütünlüklü ve birlikte uygulandığında sonuç verecek mahiyette oldu. Öncelikle caydırıcılığı sağlamak üzere özel-kamu ayırmadan sağlık çalışanlarına yönelecek şiddette cezaları arttıran “yasa” talebimizin dün itibariyle TBMM’de onaylanmasını caydırıcı etkiyi azaltabilecek "hükmün açıklanmasının geri bırakılması"nı (HAGB) içermesine rağmen önemli bir adım olarak görüyoruz.
Ülkeyi ve sağlık ortamını yönetenlerin “Sağlıkta Dönüşüm Programını” durdurmalarını, hekimlere ve sağlık çalışanlarına yönelik dil ve söylemlerini değiştirmelerini ve ceza arttıran yeni yasayla birlikte uygulandıklarında ancak sonuç verebilecek olan “sağlıkta şiddete sıfır tolerans” içerikli bütün önerilerimizi dikkate almalarını bekliyoruz. Sağlıkta Şiddet Sona ERSİN!
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ MERKEZ KONSEYİ