Hatay Tabip Odası “Tıp Haftası” programı çerçevesinde Sağlık Bakanlığının Hastane Protokol Uygulamaları (afılıasyon) ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi konulu konferans düzenledi.
Moderatörlüğünü Hatay Tabip Odası Başkanı Prof.Dr.Tacettin İNANDI’nın yaptığı konferansa TTB II. Başkanı Prof.Dr.Raşit Tükel konuşmacı olarak katıldı. Paneli , çok sayıda hekim izledi.
Daha çok tıp fakültesi, daha çok öğrenci, yetersiz altyapı
Üniversitelerin mevcut durumunu anlatarak konuşmasına başlayan Prof. Dr. Raşit Tükel 2006 yılında 50 olan tıp fakültesi sayısının 2014 yılında 88’e ulaştığını belirtti. Tükel, ayrıca tıp fakültelerinin öğrenci kontenjanlarının da aynı tarihler arasında 5.000’lerden 12.000’lere geldiğini, altyapıda bir değişiklik olmadan yapılan bu yüksek orandaki kontenjan artışlarının özellikle de tıp eğitimde önemli aksamalara neden olduğunu söyledi.
“Tıp fakültelerinin temel işlevi eğitim ve araştırma olmalıdır”
Tıp fakültelerinin temel işlevlerini eğitim ve araştırma yapmak olarak belirterek tıp fakültelerinde sağlık hizmetinin eğitim ile iç içe olması gerektiğinin altı çizen Tükel, gerekli insangücü, araç, gereç, teknik alt yapı ve laboratuar olanakları olmadan tıp fakültelerinin açıldığına dikkat çekti.
“Üniversite hastaneleri dar boğazda”
Tükel, üniversite hastanelerine, SGK’dan, sağlık hizmeti üretme maliyetlerinin çok altındaki değerlerde geri ödeme yapıldığını, SUT fiyatlarının 7 yıldır güncellenmediğini, bu nedenle tıp fakültelerinde sağlık hizmetinin olması gerekenin çok altındaki fiyatlarla verildiğini, bu durumun da döner sermaye üzerinde ciddi bir yük oluşturduğunu ,uygulanan politikalarla borç yükü altına sokulan üniversite hastanelerine, protokoller aracılığıyla Sağlık Bakanlığı’na bağlanmanın tek seçenek olarak sunulduğunu, bu seçeneğin de üniversite hastanelerinin birer hizmet hastanesine dönüşmesi anlamına geldiğini ifade etti.
“16 kurumla protokol yapıldı”
Türkiye’de tıp fakülteleri ile Sağlık Bakanlığı hastaneleri arasında şu ana kadar 16 tane protokol yapıldığını söyleyen Prof. Dr. Raşit Tükel, bu protokollerden 9’unun devlet hastaneleri ile yapıldığını, protokol sırasında devlet hastanesinin, altyapısında herhangi bir değişiklik olmamasına karşın, Eğitim ve Araştırma Hastanesine dönüştürüldüğünü belirtti. Tükel, protokol sonrasında, bu konuda oluşturulan mevzuat gereği, üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı tarafından yönetilmeye başlandığını, bu nedenle protokollerin, üniversite hastanelerinin Sağlık Bakanlığı’na bağlanması işlemi olduğunun altını çizdi.
“Özlük haklarında eşitsizlikler”
Protokol sonrası yaşanan sorunları aktaran Tükel, EAH’deki eğitim görevlileri ile üniversitedeki akademik personel arasında özlük hakları açısından üniversitedekilerin lehine önemli farklılıkların olduğunu; döner sermaye dağıtımının eşit olmadığını, eğitim görevlileri arasında aidiyet duygusunun zedelendiğini, dışlanmışlık ve değersizlik duygularının yaşandığını belirtti. Tükel ayrıca, özlük haklarındaki farklılıklar eğitim görevlilerinde sürekli bir Tıp Fakültesine geçiş beklentisi yaratıyor. İşbirliği ve çalışma barışı tehlikede. Hastanelerin idari yapılanmasındaki Genel Sekreter, Hastane Yöneticisi, Başhekim ve Dekan hiyerarşinin getirdiği dört başlılık işleyişte sorun oluşturuyor” dedi.
“Eğitim hastanelerinde hizmet yükü asistanların üstünde”
Uzmanlık eğitimi uygulamalarındaki sorunlara da değinen Tükel, birçok eğitim hastanesinde hizmetten vakit kalırsa eğitim yapıldığını, hizmet yükünün asistanların üzerinde olduğunu belirtti.
“TÜSEB ve Sağlık Bilimleri Üniversitesi”
Konuşmasında, Torba Yasa Tasarısı’yla Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) adıyla Sağlık Bakanlığı'nın yönetiminde paralel bir yükseköğretim kurumu yapılanması oluşturulduğuna değinen Tükel, bu yeni düzenlemenin; kamusal kaynak kullanarak ve kamudan para aktararak, mali ayrıcalıklar tanınmış ulusal ve uluslararası şirketler aracılığıyla, sağlık alanının en yüksek karlılığı sağlayacak şekilde dönüştürülme sürecinin bir parçası olduğunu bildirdi.
TÜSEB’in aynı zamanda üniversitelerin girişimcilik adı altında şirketleştirilmesi sürecinin sağlık alanındaki bir üst aşaması olduğunu belirten Tükel, içinde TÜSEB'in yanı sıra Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nin de yer aldığı bu yeni yapılanmayla yükseköğretim kurumlarında bilim özgürlüğü ve akademik özerkliğin tümüyle ortadan kaldırılacağını söyledi. Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi ‘ne 1875 akademik kadronun açılacağını ve bu kadrolara kimin atanacağına Sağlık Bakanı’nın başkanlığındaki Mütevelli Heyeti’nin karar vereceğini anlatan Tükel, bunun da zaten sorunlu olan nitelikli tıp ve uzmanlık eğitimi üzerinde olumsuz etkiler yaratacağına dikkat çekti.
Toplantı, katılımcıların sorularının ardından sona erdi.