Hatay’ın Samandağ ilçesinde enkaz molozlarının depremzedelerin barındığı yaşam alanlarının yanı başına kurallara uygun olmadan ve önlem alınmadan dökülmesine karşı başlatılan “Yaşam Nöbeti” sürüyor.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), Hatay Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), 8 Nisan 2023 günü Deniz Mahallesi’ndeki stadyum önünde bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamaya çevre örgütleri ile depremzedeler de destek verdi.
Basın açıklamasında konuşan TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Alican Bahadır, moloz yığınları ile çadır kent arasındaki mesafenin yüz metreden bile az olduğuna dikkat çekti. Samandağ halkının taleplerinin son derece net olduğunu belirten Bahadır, “Dokundukları toprağın, soludukları havanın, içtikleri suyun, yedikleri meyve ve sebzenin kendilerini zehirlenmesini istemiyorlar. Ama kamu otoritesi pandemi döneminde olduğu gibi bu talepleri gerçekleştirmeye yanaşmıyor; rantı ve maliyeti sağlığın önünde tutuyor. TTB olarak deprem bölgesindeki insanların yanında olduğumuzu belirtiyor, ‘Samandağ halkının talepleri taleplerimizdir’ diyoruz” diye konuştu.
SES Eş Genel Başkanı Hüsnü Yıldırım, ilk günden itibaren sahada olduklarını ve yaşamı savunduklarını ifade etti. Siyasi iktidarın enkaz kaldırma sürecini de rant odaklı yürüttüğünü vurgulayan Yıldırım, “Yaşadıklarımız 20 yıldır yaratılan yıkımın eseridir. Bizim mücadelemiz, bu yıkıma karşı daha yaşanır bir ülke yaratmak içindi. Bundan sonra da her türlü mücadeleyi halkımızla sürdüreceğiz” dedi.
TTB Halk Sağlığı Kolu üyesi Dr. Mehmet Zencir, hükümet yetkililerinin deprem bölgesine gelip hiçbir sorun olmadığına ilişkin açıklama dahi yapamadığını, çünkü çalışmaların tümüyle kurallar dışında seyrettiğini belirtti. Enkaz kaldırma çalışmalarında yapılması gerekenleri sıralayan Zencir, halkı enkaz altında bırakanların 14 Mayıs’ta enkaz altında bırakılması gerektiğini sözlerine ekledi.
Hatay Tabip Odası’ndan Dr. Ali Kanatlı ise Miheyla Kuş Alanı’nın önemine atıf yaptı. Kanatlı, insanlarla birlikte diğer tüm canlıların yaşam haklarını da savunduklarını söyledi.
Hatay Tabip Odası Başkanı Dr. Sevdar Yılmaz tarafından okunan basın açıklaması ise şöyle:
Yaşamı Savunuyoruz!
Bugün 6 Şubat depreminin üzerinden 2 ay geçti. Deprem öncesi alınmayan önlemler, deprem sonrası geç müdahale, hastaneler dahil kamu binalarının çoğunun enkaza dönüşmesi yüzünden deprem afeti, yüzyılın felaketine dönüştü. İnsanlar göz göre göre hayatını kaybetti. Bu yetmedi, depremden sağ kurtulanlar da şu an olduğu gibi suyunu, toprağını, sağlığını ve hatta geleceğini kurtarmak için mücadele ediyor.
Anayasamızın 56. maddesi “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” diyor.
Anayasa net olmasına rağmen mevcut yönetim arama kurtarma çalışmalarını ve sağlık hizmetlerini oldukça ağırdan almakta, bir an önce enkazı kaldırma ve bundan da rant devşirme peşindedir. Hızlıca usulüne uygun olmayan enkaz kaldırma çalışmaları halkın sağlığını hiçe saymaktadır. Gerekli önlemler alınmadan, yasal prosedürler uygulanmadan yapılan çalışmalar sonucu yaşam alanlarımız toz bulutuyla kaplanıyor. Bugün 7. gününde olan Yeşilköy direnişinin olduğu bölgeye, halkın yaşam alanlarının, çadırlarının olduğu bölgeye dökülen molozlar halkın sağlığını görmezden gelen anlayışın eseridir.
Önce binalarımızı uygun olmayan şartlarda yaptılar, evlerimiz başımıza yıkıldı. Şimdi enkaz kaldırmayı uygun olmayan şartlarda yapıp yeni bir yaşam krizine neden oluyorlar. İşte bu yüzden burada bulunmamızın asıl amacı vatandaş olarak anayasanın bize verdiği ödevi yerine getirmek ve devleti yönetenlere görevlerini yerine getirmeleri çağrısında bulunmaktır. Yaşam nöbetini bu nedenle önemsiyor ve destekliyoruz.
Asbest, radon başta olmak üzere çok sayıda tehlikeli atık da ne yazık ki enkaz içinde yer almaktadır. Asbest ile birlikte yoğun bulunan maddelerden biri de silikadır. Nasıl asbest akciğer zarı kanseri ile tehdit oluşturuyorsa, silika da pnömokonyoz hastalığına yol açmaktadır. Tüm bunların yanında ağır metaller (kadmiyum, nikel, cıva, kurşun, krom vb.) enkaz atıklarında yer almaktadır. Gündelik yaşamda yaygın kullandığımız piller, floresan lambalar vb. ağır metaller için kaynak oluşturmaktadır. Yine enkaz altında kalan binlerce işyerinde bulunan özgün kimyasallar ciddi tehdittir. Bunlar arasında ilk akla gelenler boya ve boya malzemeleridir. Radyoaktif atıklar bir başka önemli risktir.
Açığa çıkan toz bulutunun kısa ve uzun vadeli etkileri var. Kısa vadede solunum yolu enfeksiyonları, astım atakları, alerji ve göz enfeksiyonlarına neden olabilmekte. Hijyen ve yaşam koşullarının kötü olduğu bu dönemde solunum yolu enfeksiyonları özellikle bebek, çocuk, yaşlı, kronik hastalığı olan ve bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde ölümcül sonuçlara neden olabilmektedir.
Uzun dönemli etkileri ise asbest lifleri havada solunur hale geldiğinden kaynaklı tehlikelidir. Lifler akciğerlerde birikir bu durumda akciğerde zedelenmeler başlar ve bu da solunum problemlerine ve ileri dönemde kansere yol açmaktadır. Sonuç olarak enkaz çalışmalarında şunlar dikkate alınmalıdır: Yavaş, yerinde, usulüne uygun ve ayrıştırarak yapılması esastır. Enkaz atıklarının envanteri çıkartılmalı ve sınıflandırılmalıdır. Enkaz atıklarının önemli bir kısmı geri dönüştürülebilirdir. Geri dönüştürülen tüm materyaller halkın malıdır. Enkaz atıklarının bir kısmı (asbest, ağır metaller, radyoaktif maddeler, kimyasallar, tıbbi maddeler, vb.) doğa ve canlılar için ciddi zararlar içermektedir. Bunların bertaraf edilmesi tehlikeli atık kabul edilerek gerçekleştirilmelidir. Enkaz çalışmaları sulanarak gerçekleştirilmeli, taşınma aşamasında kamyonların üzeri örtülmeli, depo alanında üzeri toprak ile örtülmelidir. Tozlanmanın önüne geçilmesi kritik önemdedir. Moloz yığınlarının toprak, su ve hava ile temasının önlenmesine dikkat edilmelidir.
Enkaz çalışmalarına katılan işçiler için işçi sağlığı ve güvenliği önlemleri alınmalıdır. FFP3 maske, bulunamıyorsa FFP2 (N95) maske kullanılması sağlanmalıdır. Maskenin yanında gözlük, ciltle temasın önleyen giysi ve kask kullanımına özen gösterilmelidir. Toz yoğunluğu nedeniyle deprem bölgesinde tüm halkın FFP2 maske kullanımı önemlidir. Maskelerin ücretsiz sağlanması kamunun görevidir.
Molozların depolanacağı yer seçimine dikkat edilmelidir. Yerleşim alanlarında uzak olmalıdır. Tarım alanları, sulak alanlar, mera, orman, deniz kenarı gibi ekolojik denge için kritik olan alanlar kesinlikle depolama sahası olarak kullanılmamalıdır. Yer seçiminde yeraltı ve yer üstü su kaynakları, barajlar, taşkın riskinin yüksek olduğu vadi, dere yataklarından uzak olmasına ve yağmur sularının akışı, heyelan, çığ ve erozyon bölgelerinin dışında olmasına dikkat edilmelidir. Rüzgarsız bir yer olmasına özen gösterilmeli, rüzgar yönü göz önünde bulundurulmalıdır.
Atıklara göre depolamanın da ayrı ayrı yapılması sağlanmalıdır. Enkaz çalışmalarının planlanması ve izlenmesinde toplum katılımı sağlanmalıdır.
Gelişigüzel, kontrolsüz ve bilimsellikten uzak enkaz çalışmaları ve molozların dökülmesine bir an önce son verilmelidir. Anayasa’nın ve yasaların uygulanmasından ve uygulanmasının takibinden sorumlu herkesi göreve çağırıyoruz!
Biz depremden ölmedik. Tasarruftan da ölmek istemiyoruz. Gelin; hastalığın değil sağlığın yanında olun! Ölümün değil yaşamın yanında olun! Doğanın, çevrenin, suyun, halkın karşısında değil yanında olun!